Çocuk gelişim süreçleri fiziksel, psikolojik ve psikososyal olarak 3 kategoriye ayrılmıştır. Literatür incelendiği zaman her birisinin birbiri ile etkileşimin oldukça önemli olduğu görülmektedir. Son zamanlarda oldukça sık karşılaşılan ve psikososyal sürecin bir parçası olan önyargı, yaşamın bir parçasıdır. Belli bir durum ya da kişiler hakkında önceden bir yargıya varmaktır. Önyargı, sebepsiz, esnek olmayan ve bilgi eksikliğine dayanan antipati olarak tanımlanmaktadır. Önyargı kendini dil, din, ırk, cinsel yönelim ve toplumsal cinsiyet gibi birçok alanda göstermektedir.

Bireylerin önyargılı tutumlarının 3 aylıkken başladığı bilinmektedir. 3 ve 6 aylık bebeklerle yapılan bir çalışmada etnik çeşitliliğin olduğu komşularla büyüyen ve tek bir etnik grubun var olduğu komşularla büyüyen çocukların ayrılma kaygıları incelenmiştir ve sonuçlar çeşitliliğin fazla olduğu toplumlarda bebeklerin ayrılma kaygılarının çok daha sağlıklı kontrol edildiği görülmüştür. Dahası özellikle ilk çocukluk dönemlerinde (3-6), dil becerilerinin gelişmesiyle çocuklarda önyargılı davranış ve söylemler oldukça artmaktadır. Çocuklar büyümeye ve okula ilk adımlarını atmaya başladıkları bu yaşlarda çevresindekiler, arkadaşları, yaşadığı mahalle ve kültür çocuğu etkilemeye başlar. Çocukların çevresinde söylenen sözler, uygulanan davranışlar, yargılamalar, dedikodular ve takılan lakaplar çocukların zihinlerinde iz bırakır. Çevrelerindeki herkes gibi önyargıları benimsemelerine yol açar. Bu yaş grubundaki çocuklarda “o çocuk şişko”, “onun ailesi fakir”, “bu çocuk hep pis”, siyahi bireyler için “zenci” gibi cümlelerin duyulması olasıdır ve sık sık bu tarz cümleler kurarlar. Çocuklar ilk okul çağı ile birlikte (7 yaş) önyargıların farkına varmaya başlar. Kısa boylu olduğu için oyuna alınmayan bir çocuk veya kız olduğu için matematik grubuna seçilmeyen bir çocuk hem önyargıyı tecrübeler hem de bu davranışları kendisi de sürdürmeye başlar. Bu tarz durumlar karşısında acilen önlemler alınmalıdır.

Erken çocukluk yılları olan bu dönemlerde çocukların öğrendiği bu önyargılar, görsel olarak algılanıyor fakat 3-4 yaşından itibaren başlayan sosyal önyargılar, uzun vadede çocukta devam etmemesi için oldukça önemlidir. Yapılan bir araştırmada araştırmacılar, 4-6 yaş aralığında değişen Çinli çocuklara Afrikalı ve Asyalı insanların fotoğraflarını teknoloji yardımıyla hangi ırktan oldukları belli olmayacak şekilde gösterdiler. Bu yüzlerden bazıları mutlu, bazıları ise üzgün ifadeliydi. Çocuklar mutlu olan yüzleri Asyalı, mutsuz olan yüzleri ise Afrikalı olarak değerlendirdi. Bu sadece ırksal kategoride değil, yaşamımızın her alanında bazı fikirleri ya da davranışları genelleştirmekteyiz. Üstü kapalı önyargıları oluşturmak kolay fakat tam karşıt durumları değerlendirmek belli bir zaman sonrasında çok zorlaşmaktadır.

Önyargı, insanı sınıflandıran, basmakalıp yargılar oluşturan, insanlar arasında sosyal olarak uzaklık yaratan ve aşağılık, düşmanlık duygularını oluşturan bir kavramdır. Aileler hem kendileri için hem de çocukları için önyargıyı güçlendiren bazı durumlardan kaçınması gerekmektedir. Yaşanılan olayların ve aktarılan bilgilerin doğru aktarılmasına dikkat edilmeli, üstünlük duygusuna kapılmamalı, kişi ekonomik ve sosyal bakımdan engellendiği bir durumda saldırgan tavırlar göstermemeli, bir kişi dinlenirken söylediklerinin tamamı dinlenerek konuşmasının içinden bazı cümleler seçip alınmamalı ve istedikleri veya görmek istedikleri gibi algılamamalıdır.

Aileler, uzmanlar ve öğretmenlerin iş birliği içinde çalışması oldukça önemlidir. Okullarda önyargıyı destekleyici materyaller yerine (örneğin; neden hep bebekler beyaz?, siyah bebekler yok mu? , neden aileyi anlatan fotoğraflarda hep mutlu anne-baba-çocuk var?, boşanmış ailelerde var, anne veya babasını kaybetmiş çocuklar da var) çeşitliliği destekleyici materyaller kullanılmalıdır. Çocuğun önyargılı olduğu grup ile etkileşime girerek onlar hakkında bilgi edinmesi ve aslında düşündüğü gibi “kızların matematikte başarılı olamayacağı” veya “kendisinden kiloca fazla olan çocuklarında saklambaçta başarılı olacağı” çocuğa tecrübe edilerek gösterilmektedir. Dahası çeşitli hikâye ve görsellerle çocuğun önyargılı olduğu konu hakkında fikrini değiştirmesinde oldukça etkilidir. Son olarak aileler ve öğretmenler çocukların önyargılı davranışlarının farkında olmalı, çocuklar bu konu ile ilgili soru sorarlarsa onları geçiştirmek veya ertelemek yerine net olmalıdırlar ve gelişimsel yaşına uygun doğru cevaplar vermelidirler.

error: Kopyalamaya Karşı Korumalıdır. Yazıların tamamı Psk. Yiğit Daimselamet tarafından hazırlanmaktadır ve izinsiz kullanımı kesinlikle yasaktır.