Yaşam ne kadar varsa ölümün de bir o kadar var olduğu bir hayatta, ölüm kaçınılmaz bir durumdur. Kayıp kavramı insanların hayatlarında sahip olduklarını yitirmesi, yas ise kişi için önem taşıyan bir kaybın ardından yaşadığı bir süreçtir. Yas süreci, kişilerin kayıp öncesi ile kayıptan sonraki yaşamları arasındaki geçiş sürecidir. Bu dönemde kişiler, düşünce, duygu ve davranışlarıyla farklı psikolojik, sosyal ve fiziksel tepkiler ortaya koyabilir. Yas birçok farklı şekilde ifade edilebilir ve zaman içerisinde sürekli olarak değişkenlik gösterebilir. Sadece ölüm değil, önemli bir kayıp da yası tetikleyebilir. Ölüm olan bir durumda yas ilerleyen zamanlarda azalırken, kişinin ölüm yıl dönümünde tekrardan artabilir. Kişiler duygusal olarak üzüntü, öfke, suçluluk, kaygı, yalnızlık, öfke, özlem, çaresizlik tepkilerini verirken, fiziksel olarak midede boşluk hissi, nefes alamama, halsizlik, enerji ve iştah kaybı olarak da ortaya çıkabilir. Bilişsel olarak yas sürecinde öldüğüne inanmama, odaklanmada güçlük, özgüven kaybı ve hiçbir şeyden zevk almama gibi durumlar görülürken, davranışsal tepki olarak ağlama, tükenmişlik, kaçınma, yerinde duramama, sosyal olarak içe dönme/geri çekilme gözlemlenmektedir.

  Çocuklarda ise yakınlarını ya da sevdiği kişileri kaybetmek onlar için yaralayıcı olabilmektedir. Çocuklar, ölüm kavramını diğer çocuklar ve kendisi için uzak bir kavram olarak düşünür. Bunun nedeni ise bu kavramı tam olarak bilememeleridir. Aileler, çocuklarını ölüm ve kayıp kavramlarından korumaya ve çocuklarının bu konularını düşünmemelerini isterler. Aksine çocuklar, kitaplardan, oyunlardan, filmlerden, haberlerden, aile içi davranışlardan, tutulan yası ya da yaşanılan kaybı gözlemlerler ve düşüncelerinin yönlenmesinde önemli rol oynarlar. Çocuklar için en önemli kayıplar; sevilen birinin, ebeveynin, kardeşin, arkadaşın, öğretmenin, aile büyüklerinin ve evcil hayvanların ölümleridir. Çocuk bunlarla yüzleşmek istemez. Ebeveynlerin boşanmasının ardından bu süreçte çocuk yas sürecinin içine girebilir.

  Çocukların ölüm kavramını algılayabilmesi, yaşlarına ve gelişim düzeylerine bağlı olarak farklılıklar göstermektedir. Her çocuğun duygusal, davranışsal, sosyal ve manevi tepkileri faklıdır. Çocuklar yetişkinler gibi düşünemeseler bile her şeyi algılayabilirler. Bu dönemlerde ebeveynler, çocuklarının ölüm ve kayıp hakkında farkında olmadıklarını düşünmeleri doğru değildir. ‘Herkes ölür mü?’, ‘insanlar neden ölürler?’, ‘öldükten sonra ne olur?’, ‘şu anda nerede, ne yapıyor?’ gibi sorular gelebilir. Bu soruların sebebi öldükten sonra da yaşamın devam ettiğine inanmak istemeleridir. Soyut somut kavramı gelişmemiş çocuklar için bu daha da önemlidir çünkü kaygı ve korku seviyelerini yükseltebilmektedir.

  0-2 yaş bebeklik döneminde çocuklarda ölüm kavramı gelişmemiştir. Ölümü bilmezler fakat yokluğa tepki gösterebilirler. Tepkiler davranış olarak görülür. Oyunlarından ve resimlerinden anlaşılabilir. Yaşanılan kayıptan sonra sağlıklı bir bağlanma kurabilecekleri yetişkinlere ihtiyaç duyarlar.

  2-6 yaş okul öncesi dönemde ölümün geçici olduğunu ve geri dönüşün olabileceğini düşünürler. Ölmüş olan sevdiği kişiler için çocuk, ‘annem ne zaman gelecek?’ ya da ‘babamı arayalım mı?’ gibi sorular sorabilir. Sadece yetişkinlerin mi yoksa bebeklerin de mi ölebileceğini sorgular. Bu dönemde ölen kişi için, ‘uyudu, işe gitti, yolculuğa çıktı, yurtdışında’ gibi cümleler kesinlikle kurulmamalıdır. İleride çocuklarda bunu söyleyen kişilere karşı güven eksikliği ortaya çıkabilir. Cennet, ahiret gibi soyut kelimelerden çok somut örnekler kullanılmalıdır.

  6-9 yaş okul çağı döneminde ölümün geri dönülemez bir durum olduğu anlaşılır. Ölümle ilgili konuların merakı bu dönemlerde artar. Ölümü sadece yaşlıların ya da hasta olan kişilerin başına gelebileceğini düşünürler. Ölümden kaçınırlar fakat kaçınmaları, hiç düşünmedikleri anlamına gelmemektedir. Somut olarak ölüm kavramını anlayabilirler. Ölümle ilgili çok fazla sorular sorarlar.

  9-12 yaş ön ergenlik döneminde, çocuklar artık ölüm kavramını soyut olarak anlayabilirler çünkü soyut düşünme kapasiteleri gelişir. Kendi ölümlerine ya da ebeveynlerinin ölümlerine dair korkular yaşayabilirler. Ölüm kavramının artık var olduğunu bilirler. Bu yaşlarda yaşanılan kayıplar için kendilerini suçlayabilirler. Ergenlikle beraber değişimlerin yaşandığı bu dönemde, şiddetli yas tepkileri görülebilir.

  12-18 yaş ergenlik döneminde, ölüm kavramını yetişkinler gibi algılayabilirler. Ergenler yas sürecini daha küçük yaştaki çocuklara göre daha zor atlatmaktadırlar çünkü ergenler için ölümü kabul etmek daha zordur. Ölen kişinin ileriki özel günlerinde olmayacağını düşünüp daha fazla acı duyarlar. Bu dönemlerde yaşanılan kayıplardan sonra duygularını ifade etmeleri çok önemlidir.

  Yas tepkileri, önemli kayıpların ardından gösterilen gayet normal ve doğal bir tepkidir. Bu yas dönemini en iyi bir şekilde yaşamak için kişinin hem kendisi hem de çocukları için bir uzmandan destek alması fayda sağlayacaktır. Unutulmamalıdır ki her çocuk/kişi yas sürecini farklı yaşamaktadır fakat doğru olan duyguları bastırmak değil, duyguları yaşamaktır.

error: Kopyalamaya Karşı Korumalıdır. Yazıların tamamı Psk. Yiğit Daimselamet tarafından hazırlanmaktadır ve izinsiz kullanımı kesinlikle yasaktır.