Engellilik, bireyin yaşam aktivitelerini sınırlayıcı, kısıtlayıcı zihinsel ve fiziksel bozukluklardır. Bireyin yeteneklerindeki ve gücündeki sınırlılık ve eksiklik durumudur. Bir yetersizlik veya özür nedeni ile yaşa, cinsiyete, sosyal ve kültürel faktörlere bağlı olarak kişiden beklenen rollerin kısıtlanması veya yerine getirilememesi olarak da tanımlanmaktadır.
Ülkemizdeki engellilerin sayısı, verilere göre toplam nüfusun %13 (yaklaşık 9 milyon) düzeyindedir. Dünya nüfusu ise yaklaşık %15 (1 milyar) engelli bireylerden oluşmaktadır. Ülkemizde yaşla beraber engellilik oranı da artmaktadır. Ülkemizdeki engelli bireylerin %27’si 0-21 yaş, %36’sı 22-49 yaş ve %37’si ise 50-64 yaş arasındadır. Türkiye’de ilkokuldan sonra okulu bırakan engelli oranı %60 iken AB ülkelerinde bu oran %25’tir.
Doğuştan ya da sonradan oluşmuş engelliliğin anlamı, bireyin engellilik durumuna yönelik tepkilerinde ve toplumun engelli bireye bakış açısında şemalaşır ve bu anlam toplumdan topluma değişiklik gösterir. Engelliliğin anlamı, diğer insanların bu kavrama verdikleri tepkilerle ilgilidir ve sadece bireyi ilgilendiren bir konu değildir. Engelli bireyler sosyal ortamlarda sürekli başka engellerle karşılaşmaktadır. Okullarda, alış-veriş merkezlerinde, caddelerde, binalarda vb. Engellilik sosyal bir sorun olduğundan dolayı aslında toplumun da önemli bir sorunu haline gelmektedir.
Engelliler birçok sorun yaşamaktadırlar. Bir engelliye ya da yakınına, karşılaştıkları sorunların neler olduğu sorulduğunda, en temel üç problemin, maddi sıkıntı, öz bakım zorluğu ve psikolojik sorunlar olduğunu ifade etmektedirler. Bu temel problemlerin yanı sıra, bedensel özründen dolayı uyum sorunu, rehabilitasyon hizmetine ihtiyacı, duygusal sorunlar, evde sağlık sorunu, sosyal ve çevresel sorunlar da yaşadıkları diğer problemlerdir.
Engelliler ve aileleri de zaman zaman toplumsal baskı görmektedirler. Topluma çıkamadıkları ve çevreleri tarafından duyarsız davranışlara maruz kalmaları, kendilerini sosyal dışlanma problemi yaşamalarına itmektedir. Ekonomik alanın ve sosyal ilişkilerin dışında kalmaları, toplumun dışına itilmeleri ve ötekileştirilmeleri, engelli bireylerin ve ailelerin psikolojik sorunlarını da arttırmaktadır. Bu noktada engelli ailelerin sorunları bireysel olarak belirlenmeli ve çözümler üretilmelidir.
Engelli bireyleri umutsuzluğa, başarısızlığa ve negatif sonuçları kabullenme düşünce ve davranışlarından vazgeçirmek hepimizin elinden gelebilir. İstedikleri şeyler sağlıklı olmak, koşmak, yürümek, evlenmek, işe girmek ve en önemlisi de engelli haklarının çiğnenmemesidir. Toplumsal farkındalık seviyesinin arttırılması için engelli bireylerimizin daha fazla toplumda var olması gerekmektedir ve bu hepimizin bir görevidir. Saygı ve sevgi çerçevesinde onlara destek olmalı ve yalnızlıklarını paylaşmalıyız. Hepimiz bir engelli adayıyız. Engel, biz olmayalım.