Hayatımızda internet oyunları inanılmaz derecede popüler. Ebeveynlerin en fazla endişe duydukları konu, şiddet. Diğer endişe duydukları konular ise akranlarıyla yüz yüze görüşememesi, akademik açıdan geri kalması ve okuma, spor veya sanatsal etkinlikler gibi daha üretken hobilerden uzak durmalarıdır. Aslında en önemli durum, virüs salgını sırasında, çocukların her zamankinden fazla oyun oynama davranışlarının artmasıdır. Ailelerin de şikayetleri artmış durumdadır; “Her zaman oyun oynuyor. Her imkânı var! Sabah oyunda, dışarıdan gelince oyunda, yatmadan önce oyunda! Aile ile hiç zaman harcamıyor. Bağımlı mı?”
Dünya Sağlık Örgütü, aldığı bir kararla ‘İnternette Oyun Oynama Bozukluğu’ olarak tanımlandırdığı, oyunla ilgili kişinin hayatına olumsuz etki eden aşırı davranışları, bir hastalık olarak kabul etti. Oyun oynama bozukluğu, Ulusal Hastalıklar Sınıflandırması’nın 11. revizyonunda (ICD-11) yer alıyor. Kumar bağımlılığı gibi bir bağımlılık olarak kabul edilir.
Henüz Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı’nda tanılar arasında yer almasa da ileri düzey çalışma yapılması önerilen ve kitabın üçüncü araştırma ekinde bulunan İnternette Oyun Oynama Bozukluğu (İOOB) bu bağlamdaki adaylardan biridir. İOOB’nin önerilen tanı kriterleri; oyunlarla meşgul olma (birey sürekli oynamayı düşünür veya günlük yaşamda oynamayı dört gözle bekler), yoksunluk belirtileri (birey engellendiğinde sinirli, üzgün veya endişeli hale gelir), gelişmiş tolerans (istediği heyecanı duymak için giderek artan süreyle oyun oynama gereksinimi), kontrol kaybı (oyunla ilgili meşguliyeti kontrol etmek için başarısız girişimler), sürekli kullanım (oyun oynamanın neden olduğu yaşamın diğer alanlarındaki sorunların farkında olmasına rağmen aşırı kullanım), başkalarını yanıltma (aile üyelerini oyun oynama süresi hakkında yanıltma), kaçış olarak kullanma (olumsuz bir ruh halini hafifletmek için oynamak), azalan ilgi alanları (önceki hobilere veya diğer eğlence türlerine olan ilgi kaybı) ve riskli fırsatlar (oyun oynama nedeniyle önemli bir ilişki, iş veya başka bir fırsatın riski veya kaybı).
DSM-5, bu davranışların özellikle internet oyun bozukluğu bağlamında gelecekteki çalışmalara layık olduğunu, ancak resmi olarak bir psikiyatrik bozukluk olarak kaydedilmediğini belirtmiştir. Bunun nedeni ise yapılan araştırmaların hala devam etmesidir. Farklı bir bakış açısı ise; bir oyun oynamak stresten kaçmaksa, belki de o kadar da kötü değildir. Diğer çocuklar için, ya oyun oynamak akranlarla ilişkilerini sürdürmenin önemli bir parçasıysa? Birçok ebeveyn, çocuklarının sürekli internette satranç oynadığını görse yine itiraz eder miydi? Oyunların artılarını ve eksilerini diğer etkinliklere karşı tartışmanın yanı sıra, kontrolsüz ve aşırı kullanımın kendini ve çevresini zedelediği, yukarıdaki belirtileri çocuklarında gözlem ediliyorsa ebeveynler bu kullanımın önüne geçmelidir.
Öncelikle çocuğunuz sürekli bir şekilde oynayan, akademik yönden zayıflamış, ailesi ve arkadaşlarını dışlamış, diğer faaliyetlerinde sınırlı, oyun süreleriyle ilgili gerçeği söylemeyen ve oyun zamanından dolayı aile gezisi veya yaz tatiline gitmeyi reddediyorsa sorun var demektir. Sorun bir oyun bozukluğu kadar basit olmayabilir. Çocuğunuz sosyal ve akademik alanlara müdahale edecek şekilde oynuyorsa depresyon, kaygı, dikkat eksikliği, öğrenme bozukluğu, stres bozukluğu gibi başka bir sorunun belirtisi olabilir. Çocuğunuzun hangi oyunları oynadığına, neyi bu kadar eğlenceli hale getirdiğine ve oyunda nasıl ilerleme kaydettiği ilgili açık uçlu sorularla konuşmaya başlayın. Sorgulama olarak algılamamasına dikkat edin. Açık fikirli ve meraklı olun çünkü çoğu çocuk bu tür soruları tahmin eder ve onların oyun oynamasını durdurmak için sorulduğunu düşünür. Çocuğunuzla aynı oyunu oynayın. Oyunların içeriğini, becerilerini veya amaçlarını çok az biliyorsunuz, ancak çocuğunuzun hayatının bu alanında yer edinmekten daha iyi bir yol yoktur. Oynadığı oyunlar hakkında mutlaka bilgi sahibi olun, içeriğini araştırın. Oyun süresinin miktarını sınırlamak isteyebilirsiniz. Bunun için belirlenmiş bir kural yoktur ve bu ailenizin durumuna bağlıdır. Kurallar beraber belirlenmeli ve tüm bireyler buna uymalıdır. Çok fazla endişeleniyor, kural koyamıyor ve iletişiminiz azalıyorsa bir uzmandan destek almalısınız. Başka bir sebebin olup olmadığını öğrenebilirsiniz. Dijital çağda yaşıyoruz ve herkesin erişebileceği medyayı nasıl kullanacağımızı çok da öğrenebilmiş değiliz. Yararlı bir hale getirebilmek için herkse büyük bir çaba düşüyor. Sağlıkla kalın.