Kardeş bağı, insanların büyük bir kısmı için yaşamlarındaki en uzun ilişkidir ve bu ilişki, bireylerdeki samimi ve cana yakın olma ve hayat boyu sosyal destek sağlama gibi olumlu özelliklerin gelişiminde çok büyük önem taşır. Kardeşler, birbirleri için hem model olurlar hem de sevgi, saygı ve güven duygularının paylaşımı için uygun bir ortam oluştururlar. Genç kardeşler arasında duygusal açıdan yoğun bir ilişki varsa sosyal ilişkileri erken yaşta ön plana çıkmakta ve duygu düzenleme becerileriyle gelecekteki ilişkilerini olumlu zemin hazırlamaktadır. Diğer yandan kardeşler arasındaki bu olumlu ilişkiler, ebeveynlerin bazen dikkatsiz davranışlarıyla beraber değişmekte ve çocuklarda kıskançlığa olan tepkilerini arttırmaktadır.
Kıskançlık, sevilen birinin başkası ile paylaşılmasına katlanamamaktır. Anne ve babaları kara kara düşündüren kardeşler arası kıskançlık, yaşamın her döneminde görülebilir fakat çocuklukta daha yoğun bir şekilde yaşanmaktadır. Çocukların kıskançlık duygusuyla ilk tanışması 2 yaş civarındadır. Çocuk 2, 3 ve 4 yaşlarında iken kardeşi doğarsa, kendisinin artık sevilmediğini ve istenmediğini düşünür. Anne ve babasını herkesten kıskanır ve ebeveynlerini kimseyle paylaşmak istemez. Çocuk, kardeşi doğana kadar kendisine ait olduğunu düşündüğü anne ve babasını, kardeşiyle paylaşacağını anladığında, içindeki bu karmaşık duruma bir anlam veremez ve duyguları karışmaya başlar. Anne ve babaların da bu evredeki tutumu, çocuklarda kıskançlık seviyesini arttırabilir. Yeni bir kardeşin doğumundan sonra ebeveynlerin büyük çocukla daha az oynadıkları ve zaman ayırdıkları gözlemlenmektedir. Bu durum da, çocuğun yeni doğan kardeşine karşı kızgınlık ve kırgınlık duygularını geliştirip, bu duyguları anne ve babasına yöneltmesine yol açmaktadır.
Kıskançlık, çocuğun sevdiği bireyleri kapsar. Çocuk sevgi ve ilgi beklediği için kendini sürekli diğer kardeşiyle kıyaslama içinde bulur. Bu kıskançlık durumu, çocuklar için genel bir duygusal deneyimdir. Erken yaşlarda başlayan kıskançlık, önlem alınmazsa daha sonrasında çekişmeler ve anlaşmazlıklarla beraber devam eder.
Kıskançlık derecesindeki önemli faktörlerden birisi de yaş farkıdır. Yaş farkı düşük olan kardeşlerde kıskançlığın görülme sıklığı, yaş farkı fazla olan kardeşlere göre daha yüksektir. Çevrelerindeki kişilerin ya da akrabaların çocuğa yönelttiği bazı olumsuz sorular da kıskançlığı arttırabilir (neden ablan gibi saçların kıvırcık değil, neden kardeşin gibi uslu durmuyorsun, abinin boyunu yakaladın yakında onu geçersin, vs.) Bu olumsuz söylemler, çocukların birbirleriyle rekabete girmelerini ve kızgınlık duymalarına sebep olabilir. Ebeveynlerin cinsiyet tercihi varsa ve bunu çocuğa yansıtıyorlarsa, farklı cinsiyette olan kardeşler için de kıskançlık oluşturabilir. Unutulmamalıdır ki bazı çocuklar mizaçlarından dolayı da kıskanç olabilirler.
Ebeveynler, çocuklarına kardeşini sevmek zorunda olduğunu söylememelidir. Yaşının üzerinde olgunluk bekleyip sorumluluk vermemelidir. Kardeşler arasında kıyaslama yapılmamalı ve karşılaştırılmamalıdır. Aşırı kaygılı bir biçimde çocuk, kardeşinden uzaklaştırılmamalıdır. Yeni doğan bebeğe bütün ilgi kaymamalı, büyük çocuğa da o esnada sevgi gösterilmelidir. Çocuğun yaşantısını kardeşine göre ayarlaması zorunluluğu hissettirilmemelidir (Sus kardeşin uyuyor). Ailenin bütün olduğu duygusu çocuğa kazandırılmalıdır. Ebeveynler çocukla birebir iletişime geçmelidir ve özel saatler belirlenebilir. Kardeşler arasında kıskançlık hissettiğinizde onları birbirinden uzaklaştırmayıp, yakınlaştıracak adımlar atmalısınız. Kardeş kıskançlığı artarak devam ediyorsa bir uzmandan destek alabilirsiniz.
Kardeşler çoğu zaman birbirleriyle rekabet ortamının içinde olduğu ve kıskançlıklarıyla bilinseler de, birçok kardeş için bu ilişki güçlü bir güven ve sevgi bağıdır. Ailelerin sergileyeceği tutum ve davranışlar sadece kıskançlık için değil, çocuğun kişilik gelişimi açısından da oldukça önemli olduğu unutulmamalıdır.