Dünya genelinde büyük bir sorun haline gelen koronavirüs, ülkemizde de en önemli gündem olarak sıkça konuşulmaya ve tartışılmaya başlanmıştır. İlk başlarda ülkemizde görülmemiş olan bu virüs, son gelen vakaların pozitif çıkmasının ardından insanları hep fiziksel hem de psikolojik olarak son derece olumsuz etkilemektedir. Dünya Sağlık Örgütü ise virüsün yayılma hızı ve ciddiyeti dolayısıyla bu virüsü alarm seviyesine çıkardı ve Covid-19’u pandemik bir hastalık ilan etti. Bir hastalığın pandemi olabilmesi için de yeni bir virüs olması, insanlara kolayca geçebilmesi ve insandan insana sürekli bir şekilde bulaşması gibi kriterlerin olması gerekmektedir.

  İnsanlık tarihi boyunca salgın hastalıklar, çaresiz sanılan durumlar ve kötü olaylar sürekli olarak yaşanmıştır. Yaşanılan bu olaylardan sonra insanlarda panik oluşup, fiziksel yönden olumsuz etkilediği gibi psikolojik sağlığı da tehdit etmektedir. Korku ve kaygılardan dolayı insanların gün içindeki davranışları da olumsuz etkilenmekte ve davranışları değişmektedir. Bununla birlikte panik atak, fobi, stres, uykusuzluk, yeme problemleri gibi rahatsızlıklar daha sık yaşanmaktadır. Obsesif kompulsif bozukluğu olan bireyler, mevcut durumlarına ek olarak virüs haberleri de kişilerin obsesyonlarını arttırmaktadır. Bu süreçte Sağlık Bakanlığı’nın açıklamaları dikkate alınmalı ve bilinçsiz, yanlış bilgiler barındıran haberleri sosyal medyadan takip etmemelidirler. Özellikle son paylaşılan bilgilerin doğruluğu araştırılmalı ve krizi fırsata çeviren kişilerden ve bilgilerden uzak durulmalıdır.

  Kaygı belirsizlikten beslenmektedir. Bilgi ise kaygıyı azaltmaktadır. Virüs ve hastalık konusundaki bilgisizlik ve kaygılar, çaresizliği doğurmaktadır. Hastalık hakkında doğru bilgilenmek, tedbirler almak ve bunu uygulamak hem kendimiz hem de toplum sağlığımız için büyük önem arz etmektedir. Bunun tam aksine konuyu abartıp hayat rutinimizi bozmamız kendimize ve ailemize zarar vermeye başlar. Kişinin kendini koruması ya da hiç korumaması iki ayrı uçtur. Yapmamız gereken en iyi şey, elimizden gelen şeydir. Hastalık olduğunu kabul edip virüsten korunmak için önlemler almak bizi koruyacaktır. Belirli düzeyde kaygının ve korkunun var olması ise kendimize olan değerimizi arttıracaktır.

  İnsanlar stres altındayken sağlıklı ve sakin düşünemezler. Son zamanlarda bütün insanlarda stresin arttığı görülmektedir. Stres anında kortizol hormonu salgılanır ve bu hormon yüksek seviyelere çıkarsa kişide, kaygı bozukluğu, depresyon ve agresyon artar. Aşırı stres kan damarlarına zarar verebilir. Bunun sonucunda kalp krizi riski artar. En önemlisi ise yüksek stres, bağışıklık sistemini zayıflatır. Virüsten ölüm oranı yaşa bağlı olarak ve kronik rahatsızlığı olanlarda artmaktadır. 70 yaş üzeri ölüm riski yüzde 10 oranındadır. Bu da bağışıklık sistemini ilgilendirmektedir. Bağışıklığı arttırmak için düzenli uyku, günlük egzersiz, nefes egzersizleri, sakin kalmak, gün ışığı ve gülmek önemlidir.

  Korku ve kaygı bulaşıcıdır. Düşünceler düşünceleri doğurmaktadır. Kişi, bir ortamda hapşırsa ya da öksürse olumsuz algılanmaktan da korkar hale gelmektedir. Sürekli olarak haberleri takip etmek ve herkesin görüşüne önem vermek kaygının artmasına yol açıyor. Sağlık Bakanlığı’nın sitesinden haberler takip edilmelidir. Sağlığa ve hijyene önem verilmelidir. Özellikle adetlerimizde yer alan öpüşme, tokalaşma selamına bir süre ara verilmelidir ve bu konu hususunda insanlar birbirlerine saygı göstermelidir. Sosyal medyada yayınlanan her habere inanılmamalıdır. Olumsuz haber getiren kişilerden uzak durulmalı, felaket senaryolarından uzaklaşılmalı ve kaygıyı arttıran her türlü davranıştan uzak durulmalıdır. Gün içinde sevdiklerinizle zaman geçirip keyif aldığınız şeyleri yapmaya devam etmelisiniz.

  Çocuklar ise bu durumun farkında olacağından ebeveynlerin çocuklarıyla konuşmaları kaygılarını azaltacaktır. Aileler endişelenmeden çocuklarına güven vermelidirler. Dürüst olmak ve gelişim yaşına göre virüsü açıklamak doğru olacaktır. En güzel açıklama ise; ‘Koronavirüs hastalığı yeni bir virüstür. Doktorlar bu virüsü çözmeye çalışıp bunun için çok çalışmaktadır. Çocuklar daha çabuk iyileşiyor ve bu süreçte temizliğimize, beslenmemize ve uykumuza daha çok özen göstermeliyiz.’ şeklinde olmalıdır. Belirsizlik ve durumu açıklamamak çocuğu strese sokacaktır. Bu yüzden ebeveynler çocuklarıyla sürekli iletişim halinde olmalıdır.

  Zor günler geçirdiğimizi unutmadan, panik yapmadan, tedbiri elden bırakmadan ve gelecekle ilgili güzel hayaller kurarak hayatımıza devam etmeliyiz. Geçmişte ya da gelecekte değil şimdide kalmaya gayret etmeliyiz. Kitap okuyup, beraber zaman geçirmeliyiz. İlk önce kendimizi korursak, çevremizi de korumuş oluruz.

error: Kopyalamaya Karşı Korumalıdır. Yazıların tamamı Psk. Yiğit Daimselamet tarafından hazırlanmaktadır ve izinsiz kullanımı kesinlikle yasaktır.