Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB), yaşam boyu süren nörogelişimsel bir bozukluktur. Belirtileri çocukluk döneminden itibaren ortaya çıkmakta ve ömür boyu devam etmektedir. Sosyal etkileşim ve iletişim becerilerinde yetersizlikler, kısıtlı ya da tekrarlayıcı davranış ve ilgi alanları ile duygusal hassasiyetlerle kendini gösteren bir nörogelişimsel bozukluktur. Duygusal ve sosyal ilişkilerde kısıtlık ve zorluk, dil gelişiminde gecikme, alışılmışın dışında nesnelerle ilgilenme ve oynama, tekrarlayıcı, garip davranışlar ile kendini gösteren bir durumdur.

  Yaşam boyu devam eden OSB’nin yaygınlık oranı, hem çocukluk hem de yetişkinlikte yaklaşık olarak %1-2’dir ve bu oran popülasyondaki önemi gözler önüne sermektedir. Nedenleri çok çeşitli olup, bu bozukluğa neyin yol açtığı tam olarak bilinmemektedir. Beyindeki organik hastalıklar ya da zedelenmeler, genetik, bilişsel ve çevresel olmak üzere bir çok faktör bu bozukluğun üzerinde rolü olabilir fakat çoğunlukla da belirli bir neden gösterilemez. Genetik faktörler, annenin gebelikte maruz kaldığı toksin maddeler ve ilaçlar, ilerlemiş anne-baba gibi durumlar OSB’nin ortaya çıkmasında etkili olduğu düşünülmektedir.

  Toplum tarafından bilinen bazı yanlışlar vardır. Ebeveynlerin çocuklarına ilgi ve yakınlık göstermemesinin veya annenin çocuğu reddedici ve soğuk yaklaşımları çocuğun otizmli olmasında etkili değildir. Otizm ile karma aşılar (kızamık, kabakulak, kızamıkçık) arasında nedensel bir ilişkinin olmadığı da kanıtlanmıştır. Otizmli bir kişinin kardeşlerinde bu durumun tekrarlanma riski %5-8’dir. Toplumdaki sıklığı ise 200-500’de bir olarak verilmektedir. Dünya nüfusunun %1-2’sinde otizm olduğu ve erkek çocuklarda kız çocuklara oran ile 4.5 kat daha fazla görüldüğü belirtilmektedir. Kardeşler veya ikizler ile yapılan çalışmalarda çift yumurta ikizlerine oranla tek yumurta ikizlerinde otizm görülme sıklığı yüksektir.

  OSB erken tanılanma ve tedavi sürecinin başlatılabilmesi için çocuğun 12-18. aylarda ortaya çıkan belirtilerin farkına varılması önemlidir. Amerikan Hastalıkları Önleme Merkezi’nin değerlendirmesine göre, erken OSB tanısı için çocukların yaş ortalamasının 46 ay olduğu belirtilmiştir. OSB kesin tanısı koyabilmek için laboratuvar yöntemi değil, davranışsal ölçütler önemli rol oynamaktadır.

  Erken belirtiler arasında; 12 aya kadar isme uygun yönelmeme, 14 aya kadar objelere ilgi göstermeme, 18 aya kadar sembolik oyun oynamama, göz temasının yokluğu ya da kısıtlığı, oyunlara katılmak istememe, başka çocuklarla oynamama, hayal gücüne dayalı oyunlar oynamama, tek konu üzerinde devamlı konuşma, nesneleri çevirme, döndürme, belirli nesnelere aşırı bağlılık, müziğe, televizyon reklamlarına aşırı düşkünlük, değişiklikten hoşlanmama, sebepsiz yere gülme veya ağlama, kişilerden çok nesnelerle ilgilenme, ekolali (söylenen kelimeleri tekrar etme), ellerini çırpma, kendi çevresinde dönme, bedenini sallama/sarsma belirtileri vardır.

  Otizm tedavisinde eğitsel tedavinin önemi büyüktür. Bu tedavi yönteminde çocuğu otizmden çıkarma ve kapasitesini en iyi şekilde kullandırmak önemlidir. Otizmli çocuklara her şeyin tek tek öğretilmesi gerekir. Bu yüzden aileler büyük bir sabır göstermelidir. Eğitimlere erken başlandığında olumlu sonuçlar elde edilir ve toplumda yer alabilen bireyler olarak yetişebilirler. Toplum olarak hep birlikte çaba gösterilirse gerek okulda gerek sosyal çevrede sonuç olumlu olacaktır.

  Ebeveynler, çocuklarında otizm belirtileri olduğunu düşünüyorsa mutlaka bir ruh sağlığı uzmanına ve çocuk nörolojisi uzmanına danışmalıdır çünkü otizm, konuşma gecikmesi, işitme azlığı, seçici konuşmamazlık, zeka geriliği ve aşırı utangaçlık ile karışabilir. Günümüzde OSB görülme sıklığındaki artışın nedeni, toplumda otizm farkındalığının artması, tanı kriterlerinin geniş yelpazede belirlenmesi ve erken tanı yöntemlerinin bilinmesidir. Otizm bir hastalık değil, bir farklılıktır.

error: Kopyalamaya Karşı Korumalıdır. Yazıların tamamı Psk. Yiğit Daimselamet tarafından hazırlanmaktadır ve izinsiz kullanımı kesinlikle yasaktır.