Her geçen gün vaka ve ölüm olaylarının artmasıyla beraber, ülke genelinde bireysel ve toplumsal önlem ve tedbirlerimizi de arttırmaktayız. Biyolojik olarak sağlığımızı tehdit altında gördüğümüz bu dönemlerde psikolojik ve davranışsal birtakım bozukluklarla da karşı karşıya kalabilmekteyiz. Dünya geneline yayılmış olan bu hastalığa karşı toplumdaki herkesin yaşamış olduğu stres, kaygı ve korkuların artması kişinin ruh sağlığını olumsuz derecede etkilemektedir. Gündelik hayatta, pandemi öncesinde sürekli yaşadığımız ve bir duygumuz olan kaygı seviyesini yüksek seviyelere çıkararak, psikolojik olarak sağlık kaygısı, obsesif kompulsif bozukluk, travma sonrası stres bozukluğu, yaygın kaygı bozukluğu, panik bozukluk ve agorofobi yaşama ihtimali yüksektir. Kafa karışıklığı, konsantrasyon bozukluğu, öfke, suçluluk hissi, matem hissi, tükenmiş hissetme ve kaygı durumundan sebep uyku bozukluğu da sık görülen ruhsal yakınmalar olarak karantina döneminde gözlemlenmektedir.
Anne babalar gibi çocuklar da bu ruhsal bozuklukları ve yakınmaları karantina döneminde yaşayabilmektedir. Virüs dolayısıyla günlük rutinlerinde büyük bir değişim yaşayan çocuklar, derslerine evde devam ederken bu durum ebeveynler ve çocuklar için de yeni tecrübe edecekleri bir konudur. Gelişim düzeylerine göre çocuklar bu durumlara farklı tepkiler göstermektedir. Dışarıya çıkamamaları, evde yeterli alan bulamamaları, arkadaşlarıyla buluşamamaları onlar için yeni bir uyum sorunu yaşamalarına sebep olmaktadır. Bu süreçte uyum bozukluğu yaşanabilir ve çocuklarda parmak emme, tırnak yeme, öfke patlamaları, yalan söyleme, iştahsızlık, yemeği red ve uyku bozuklukları görülebilmektedir. Bu sürecin geçeceğini ailelerin söylemesi, virüs hakkında net olmaları, beraber zaman geçirerek çocuğu teknolojik aletlerle baş başa bırakmamak doğru olandır.
Çocuklarda oluşabilecek bir diğer sorun kaygı bozukluğudur. Bu sürecin net bir şekilde anlatılmaması, ölüm ve hastane haberlerine sürekli maruz kalmaları, ebeveynlerinin iletişim kurmamaları, arkadaşlarıyla ya da kendileri gerçek olmayan haberlere internetten kolayca erişebilmeleri kaygılarını arttıracaktır. Kaygı bozukluğu denilebilmesi için çocuğun; huzursuz, gergin ya da dinginleşememesi, kolay yorulması, odaklanmakta zorluk çekmesi ya da zihnini boşaltamaması, kolay kızması ve kas gerginliği yaşaması çocuklarda kaygı bozukluğuna işarettir. Ebeveynler kesinlikle çocuklarını kaygılarından dolayı cezalandırmamalı, dalga geçmemeli ve dışlamamalıdır. Bu durumu çocuğun elinde olmadan yaşadığını bilmelidir. Anlayışla karşılamalı ve beraber konuşup rahatlatmalıdır.
Çocuklarda görülen en önemli bozukluklardan biri ise travma sonrası stres bozukluğudur. Travma, bireyin zihinsel, ruhsal yaşamını etkileyen günlük yaşamında olumsuz sonuçlar doğuran her türlü olay olarak tanımlanır. Pandemi dönemi ise bir travmadır. Çocuklarda önemli olmasının sebebi ise erken yaşta olan travmatik olaylar insanların duygusal dengesini bozar. İlerleyen zamanlarda en ufak sıkıntıya dayanamaz. Çocukla beraber maruz kalınan bu travmatik olayda çocuğun bu durumu nasıl algılayacağı, çevresinde bulunan ebeveynlere ve kişilere bağlıdır. Yaşanılan bu olay çocukların ilk kez karşılaştıkları bir olaydır ve buna ait bir davranış kalıbı oluşmamıştır. Bu nedenle çocuklar anne ve babasını izler. Aileler bu durumu içselleştirmemeli, sıkıntıdan kurtulmak için kaçma davranışını çözüm olarak görmemeli, bütün hastalıklara karşı olumsuz koşullanmalarına izin vermemeli, konuya önem vermeli ve çözüm yollarını düşündüklerini söylemelidirler.
Sadece çocuklarda değil yetişkinlerde de kaygı seviyesinin en üst noktası olan obsesif kompulsif bozukluk (takıntı) bu dönemlerde artmaktadır. Artması da doğaldır. Çocuklarda mevcut takıntılar varsa bu dönemde sağlıkla ilgili takıntıları tetiklenebilir. Kaçınma davranışları daha fazla görülür. Temizlik ve sağlığın korunması için alınan tedbir düşüncelerine yeni davranışlar eklenebilir. Bir şey olmasa bile hala kirli hissetme ya da geçmediği düşüncesiyle kişinin tekrarlayıcı davranışlarında süre artar. Evde yapılabilen en önemli çözüm gevşeme egzersizleridir. Bu durumda aileler çocuklarını desteklemeli ve zor olduğunu da unutmamalıdır.
Anne babalar da evde bu süreci çocuklarıyla beraber tanımaktadır. Zaman zaman kendileri de bu süreçte yorgun düşmeleri gayet normaldir. Düşüncelerinizi yöneterek, uykuya önem göstererek, kendinize ve çocuğunuza karşı şefkatli yaklaşarak, empati kurup ilişkilerinizi koruyarak, ev içindeki rutinleri sürdürerek ve en önemlisi de iletişim kanallarınızın karşılıklı açık olmasına dikkat ederek bu süreci sağlıklı bir şekilde atlatabilirsiniz. Bu süreç geçtikten sonra çocuğunuzda görülen olumsuz davranışlar devam ediyorsa mutlaka geç kalmadan bir uzmanla görüşmelisiniz. Sağlıkla ve mutlu kalın.