Ulaşım, hayatımızın en önemli unsurlarından bir tanesidir. Ülkemizde en fazla kullanılan karayolu ulaşımıdır ve karayollarında meydana gelen kazalar dünyada olduğu gibi önemli ölüm nedenleri arasındadır. Ülkemizde saatte 27 trafik kazası meydana gelmekte, bu kazalardan günde ortalama 5-20 kişi ölmekte ve 200’e yakın kişi de yaralanmaktadır. İstatistiklere göre trafik kazalarına; %95 sürücüler, %3 yayalar ve %2 çevresel etkiler neden olmaktadır. Bu da demek oluyor ki; kazaların oranlarını azaltmak istiyorsak sürücülerin eğitimi şarttır.
Trafik kazalarının yanı sıra insanların trafikte tartışmaları, kavgaları, saygısız davranışları; stres, dürtüsellik ve davranış bozukluğundan kaynaklıdır. Trafik ortamı çok farklı tehlike kaynakları ile doludur. Bu tehlikelerin yerinde ve zamanında fark edilmesi, doğru tepkilerin, doğru zamanda verilmesi ile riskler azaltılabilir. Günümüzde trafikteki en önemli problemler ise insanların aşırı derecede sinirli olması, olaylara büyük tepkiler vermesi, tahammül sınırlarının trafik ortamında çok azalması ve en ufak bir hataya bile saygı gösterememeleridir.
Kişilerin trafikte yaptığı bazı davranışlar (olaylara aşırı tepki gösteren, birden bire sinirlenip öfkesine hakim olamayan, kornaya sürekli basıp bencil davranan, kavga eden) sağlıklı değildir. Psikolojik ve fiziksel açıdan sağlıkları bozuk ise yapılan hatalar da doğru orantıda artış göstermektedir. Sürücülerin ruhsal ve fiziksel sağlığı mutlaka belli aralıklarda kontrol edilmesi gerekmektedir.
Trafikte öfke, son yıllarda dikkat çeken ve trafikte büyük sorun haline gelen bir olgudur. Trafikteki öfke sıklıkla sürücüler arasındaki anlaşmazlıklardan doğan ve sonucunda fiziksel saldırıya kadar giden olumsuz bir durumdur. Son günlerde trafik ortamında yaşanan çoğu sözel sataşmalar fiziksel şiddetle sonuçlanmaktadır. Yüksek öfkeye sahip olan sürücülerin bazı karakteristik özellikleri vardır. Bu kişiler farklı durumlarda öfkeyi sık deneyimlerler. Bu kişiler, trafikte diğer sürücülere nazaran daha fazla olumsuz durumla karşı karşıya kalmaktadırlar. Yüksek öfke düzeyine sahip sürücüler daha fazla hız yapma eğilimindedirler. Empati düzeyi gelişmemiştir ve narsisizm görülebilir. Öfkelerini sözel ve fiziksel yollarla daha fazla ifade edip, tepki vermeden önce davranışlarının sonuçlarını düşünmeye daha az başvurmaktadırlar. Düşük öfke düzeyine sahip kişiler, trafikte daha olumlu davranışlar sergilediği gözlemlenmektedir.
Trafikteki öfke kontrolünü sağlayamayan sürücülerin direksiyon hakimiyeti bozulur, dikkati dağılır, kural ihlalleri ve kazaya karışma olasılığı artar. Sürücülerin öfke konusunda akıllarından çıkmaması gereken önemli noktalar vardır. Öfke bir problem çözme aracı değildir. Bir öç alma veya intikam yolu değildir. Başkalarını suçlama biçimi değildir. Şiddet göstermeye veya suç işlemek için bir neden değildir. Öfke başkalarını kontrol etme yolu ve bir haklı olma yolu değildir.
Her sürücünün trafik adabı olmak zorundadır. Trafikte tek olmadığımızı hatırlamak ve sorumluluk, yardımlaşma, tahammül, saygı, fedakarlık, nezaket ve sabır gibi değerleri yitirmememiz gereklidir. Trafiğin bir ortaklık ve hoşgörü alanı olduğunu unutmamalıyız. Son olarak trafikte çok fazla tepki gösteriyorsanız; kurallara uyun, sürekli başkalarının önüne geçmeye çalışmayın, bir yere geç kalsanız dahi zaman kaygısı oluşturmayın sadece yola odaklanın, istemeden bir hata yaptıysanız özür dileyin, agresif araç kullanan sürücülerle göz teması kurmayın, temkinli olun, bir kavga ihtimali oluşursa karşılaşabileceğiniz şeyleri düşünün. Karşınızdaki insanın silahlı bile olabileceğini unutmayın. Hayatınızı öfkenize yenik düşerek değil, sevdiklerinizle mutlu yaşayarak devam ettirin.