Günümüzde, nüfusumuzda yaşlı insanların sayısı her geçen gün giderek artmakta ve yaşlılıkla beraber birçok problem ortaya çıkmaktadır. Bu problemlerden bir tanesi de yaşlıların psikolojik yapılarıdır. Yaşı ilerlemiş olan, 65 yaş üzeri kişilerde yaşlılık psikolojisinin yaşandığı görülmektedir. Ülkemizin nüfus piramidinde yaşlıların oranı artmaktadır. Yaşlılar üzerine son yapılan istatistiklere göre, Türkiye’de 65 ve daha yukarı yaştaki nüfus, son 5 yılda yüzde 16 artmıştır. Yaşlı nüfusun yüzde 44,1’ini erkekler, yüzde 55,9’unu ise kadınlar oluşturmaktadır. Dünya nüfusunun ise yüzde 9’unu yaşlılar oluşturmaktadır. Ülkemizde yaşlı nüfusun en çok olduğu iller sırasıyla Sinop, Kastamonu ve Artvin’dir. Memleketimizde de bu oranın yüksek olduğunu görmekteyiz.
Kişilerin yaşları ilerledikçe beden sağlığında problemler olduğu gibi ruh sağlığında da yeni problemler karşımıza çıkmaktadır. Yaşlı insanların da kendilerine özel davranış şekilleri vardır. Yaşlılar çoğu kendilerini eleştirmeye başlarlar ve başkalarına karşı mantıklı olmayan kızgınlık hislerini belli ederler. Bu yaşanan kızgınlık durumlarının devam ettiği ve önlem alınmadığı takdirde, depresyon süreci oluşmaktadır. Bu süreçte moral önemli bir belirleyicidir. Yaşlılıkta moralin artmasında ya da azalmasında karşılıklı ilişkilerin sürdürülmesi, dayanışma, aile-akraba-komşuluk ilişkilerinin sürdürülmesiyle alakalıdır. Yapılan araştırmalarda yaşlıların fiziksel durumu ve sağlığının bozulmasından ziyade ruhsal durumunun iyi olması, yaşamı sürdürmede daha etkili olduğu görülmektedir. Yaşlı kişinin çevresinde olan ve onu destekleyen bireyler de çok önemlidir. Kişi desteklenip, sevgi, saygı, bağlılık, kendine saygı ve bir ortama ait hissetmesi bu yaşlarda kişinin gereksinimlerini karşılar.
Toplum içinde yaşlılıkla ilgili bilinen bazı yanlış inançlar vardır. Bunlardan biri, insanlar yaşlıların çoğunun yalnız, zavallı, fakir ve sağlıksız olduğuna inanır. Bir diğeri, yaşlılıkta bunamanın kaçınılmaz olduğudur. Üçüncü bir yanlış inanç ise yaşlı kişilerin çoğunun çaresiz olduğu, bakım ve ekonomik destek için ailelerine bağımlı oldukları düşüncesidir. Bu doğru olmayan inançlar, yaşlılar için gereksiz sorunlara yol açmaktadır. Yetişkinliğin ileriki yıllarında ilk ve orta yetişkinlik yıllarındaki özelliklerin değiştiği değil; daha çok sivrildiği ortaya çıkmaktadır. Buna rağmen yaşamın son yılları bireyin değişmesine, gelişmesine ve uyum sağlamasına gereksinim duyduğu yıllardır. Bunun üzerine yapılan bazı araştırmaların sonucuna göre, ileri yetişkinlik yılları, yaşlılıkla baş etmeyi ve onunla yaşamayı öğrenmiş olan insanlar için yaşamın başarılı bir evresidir.
Orta yetişkinlik yıllarında başlamayan ve ileri yetişkinlik yıllarında da devam eden birçok değişim yaşanmaktadır. Bunlardan en görüleni fiziksel değişimlerdir. Her bir organın işlevi zayıflar ve değişir. İleri yetişkinlik dönemindeki kaçınılmaz fiziksel değişimler kişiyi zorunlu olarak elden ayaktan düşürmez. Asıl önemli olan bireyin bu değişimlere ne tepki verdiğidir. Yaşlı kişiler, yaşamlarının kendi kontrolünde olduğunu hissederlerse, hastalığa yakalanma oranı daha düşük ve hayatta kalma oranı daha yüksektir. Kişi eski bağlarını sürdürmeli ve etkinliklere katılmayı devam ettirmelidir.
Sosyal gelişimdeki değişimler incelendiğinde, yaşlıların güçsüz olduğu yargıların tersine 65 yaşındaki birçok kadın ve erkek bağımsız olarak yaşamaktadır. Sosyal değişimler; ilgiyi kesme, artan bireysellik ve bu iki evrenin kabul edilmesi olarak üçe ayrılmaktadır. Hayatlarının önceki evrelerine göre daha sınırlı olduğunu anlarlar ve bu şekilde yaşamayı öğrenirler.
Yaşlılıkta emeklilik dönemi de çok büyük önem sunar. Toplum olarak emekli olan kişilerin ne yapacağı konusunda açık bir fikir olmadığı içim insanlar bu duruma olan tepkiler değişmektedir. Dinlenmeli mi, çalışmalı mı, spor mu yapmalı, torun mu bakmalı yoksa dünyayı mı gezmeli sorularına cevap ararlar. Eğer kişi için emeklilik, sonraki yaşam için düşüş anlamına geliyorsa, emeklilikten sonra daha sınırlı yaşam süreceklerdir.
Yaşlı kişilerde bilişsel değişimler de yaşarlar. Yaşlanan zihin biraz daha yavaş çalışmakta ve depolama ve akla getirme biraz daha zordur. Fakat bu değişimler, yaşamdan zevk almayı bozacak kadar ciddi değildir. İleri yetişkinlik dönemlerinde unutkanlık çok net gözlemlenir ve ölüm artık kaçınılmaz bir sondur.
Sonuç olarak yaşlılık güçlük ve zorlukların yaşandığı bir dönem değildir. Egzersiz yapın, sosyal olarak zaman geçirin, günlük kitap ve gazete okumalarına devam edin, geri ve içe kapanmadan insan ilişkilerine devam edin, hobi edinin, gezin, sağlığınıza dikkat edin ve bu evreyi mutlu ve huzurlu şekilde devam ettirerek güzelleştirin. Düşünce olarak ‘ben öleceğim’ cümlesi yerine ‘ben hala yaşıyorum’ diyerek yaşamınızın farkında olun.